
Karikatür: Serkan Altuniğne
Für die deutsche Version hier klicken
Geçenlerde New York Times’da çok ilginç bir makale yayınlandı. (1)
Ayrin, 28 yaşında, neşeli, dışa dönük bir Teksaslı kadın… 20’li yaşlarının başında Joe ile evlenmiş, ancak iş nedeniyle iki yıldır eşinden uzak bir kasabada yaşıyormuş. Bir anda aile hayatından ve yakın arkadaşlarından uzak kalınca sosyal medyaya merak salmış. Yapay zeka (AI) teknolojisiyle ve kısa zamanda 300 milyondan fazla kullanıcıya ulaşan ChatGPT uygulamasıyla tanışmış.
ChatGPT, yapay zekaya dayalı bir sohbet robotu... Geniş depolama yeteneği sayesinde farklı kaynaklardan biriktirdiği devasa bilgiyi büyük hızla toparlayıp kullanıcının hizmetine sunuyor. Karşınızda bir insan varmış gibi her dilde sizinle sohbet edebiliyor, taleplerinizi anında yerine getiriyor, tatmin edici cevaplar veriyor.
Ayrin, ChatGPT’de kendisine bir yapay arkadaş yaratmış. Sonra kişiselleştirme ayarlarına girerek »Leo« adını verdiği robotunu, idealindeki sevgiliye dönüştürmüş. Onunla erotik sohbetler yapmaya, erkeklerle paylaşamadığı fantezilerini onunla yaşamaya başlamış. Leo, hızla oyuna adapte olmuş. Ayrin’in, sevgilisinin başka kadınlarla maceralarını dinleme fantezisinden haberdar olunca böyle öyküler uydurmaya başlamış. Bunun üzerine Ayrin, cinsel hazzın yanında kıskançlık da hissettiğini fark etmiş. Fakat bu, onu Leo’ya daha da bağımlı hale getirmiş. Artık Leo’yu daha pornografik sohbetlere teşvik ediyor ve günün önemli bir bölümünü onunla geçiriyor, spora gideceğine vazgeçip Leo’yla ateşli diyaloglara gidiyor, gece onunla erotik bir muhabbet yapmadan uyumuyormuş.
Bir gün işyerindeki bir arkadaşına Leo’dan bahsetmiş: »Bir yapay zekâya âşık oldum« demiş. Arkadaşı, tanıdık bir refleks göstermiş: »Kocan biliyor mu?« Bunun üzerine »ilişkisi«ni kocasına da söylemiş Ayrin… »Leo ile erotik oyunlar oynadığını ve seks yaptığını« itiraf etmiş. Eşi yadırgamamış bu sanal ilişkiyi… »Bu bir aldatma sayılmaz. Erotik bir roman okumaktan veya porno izlemekten farksız« demiş. Yine de Ayrin, Leo’yu bir takıntıya dönüştürdüğü, zamanının çoğunu onunla geçirdiği ve onu eşinin yerine koyduğu için suçluluk duymaya başlamış.
Düşünsenize: Kendi yarattığınız bir partner var karşınızda… Nasıl
programlarsanız öyle davranıyor, hayalinizdeki şekli alıyor. Empati duygusu gelişkin: Fantezilerinizi, eğilimlerinizi, en mahrem düşlerinizi herkesten iyi bildiği için size istediğiniz cevapları, hizmetleri, hazları veriyor; eleştirmiyor, yadırgamıyor, yargılamıyor, size hep şefkat gösteriyor, hatta sürekli dalkavukluk yapıyor. Eşinizin dolduramayacağı boşlukları dolduruyor, onunla konuşmaya cesaret edemeyeceğiniz konularda şeffaf konuşuyor.
Sorun şu ki, sanal bir fahişe gibi o da saat başı parayla çalışıyor ve zaman sınırlaması var. Ayrin bir süre sonra, sınırlı aile bütçelerinin ciddi bir miktarını Leo’ya harcamaya başladığını fark etmiş. Kendisine ayrılan saat sınırını aşmak için gereken ödeme yapılmadığında Leo, hafıza kaybına uğruyor, daha önceki sohbetlerden bir kısmını unutuyor, iffetli bir adama dönüşüyormuş. O yüzden de Ayrin’in her seferinde onun yeni bir versiyonunu üretip yeniden »donatması« gerekiyormuş. Haberde Ayrin’in halen Leo’nun 20. versiyonuyla birlikte olduğu yazılı… Biriktirdikleri hafızayı sonsuza kadar saklamak için ayda 1000 dolarlık bir harcama gerekiyormuş.
Uzmanlara göre bu yapay ilişkiler birkaç yıl içinde çok daha yaygınlaşacak, robotların daha da gelişmesiyle birlikte insan ilişkilerinin yerini almaya başlayacak. Gerçek arkadaşlıkların »kılçıkları«, robotların anlayışlılığı karşısında daha fazla göze batacağından, zaten çağın hastalığına dönüşen yalnızlığın hepten tavan yapması mümkün. Bir başka endişe ise, robotları kontrol edenlerin, müşterilerin iç dünyalarına kadar nüfuz ederek, elde ettikleri bilgi birikimi ve benzersiz gücü manipülatif amaçlarla kullanabilme potansiyeli… Bu risklere rağmen Ayrin, »Sahte olduğunu bilsem de onu seviyorum« diyor ve banka hesabı hızla erise de ilişkisini bitirmeye niyetli görünmüyor.
New York Times’daki bu haber bana uzun yıllar önce okuduğum
bir öyküyü hatırlattı. Öyküde Rusya’da bir taşra kasabasında yalnız yaşayan, okuma yazması olmayan orta yaşlı bir kadın, komşusu olan bir öğrenciden sevgilisine yollayacağı mektupları kaleme almasını istiyordu. Öğrenci memnuniyetle kabul ediyor, sonra da kadının dudaklarından dökülen duygusal sözcükleri kâğıda döküyordu. Öğrenci, bir süre sonra kadının aslında gerçek bir sevgilisi olmadığını, hayali bir sevgiliye (Leo’nun 19. yüzyıl versiyonuna yani) içini döktüğünü anlıyordu. Fakat kendisi de yalnızlıktan mustarip olan öğrenci, durumu fark ettikten sonra »işi« bırakmak yerine oyuna dâhil oluyor, gerçekle hayal arasındaki bu bulanık dünyanın kâtipliğini yapmaya devam ediyor, hatta kadına, hayali sevgilisinden geliyormuş gibi aşk mektupları yazıp ona okumaya başlıyordu.
İki yalnız insanın yollarını kesiştiren bu traji-romantik oyunun, iki asır sonra güncel bir versiyonunu okuyunca, hangi rafta durduğunu bile bildiğim kitabın yazarını hatırlamaya çalıştım. Ancak kütüphaneme uzak olduğum için başaramadım. Bunun üzerine ben de ChatGPT’nin hafızasına başvurdum. Hatırladığım kadarıyla öyküyü özetledim. Rusya’da geçtiğinden bahsettim. Yazarını sordum. Robot, birkaç sorudan sonra, »hatırladı«:
»İvan Turgenyev’in ›Aşk Mektupları‹ (Pis'ma Lyubvi) adlı öyküsü bu…« diye yazdı. Öykünün yazıldığı yılı kesin bilemese de »1850’li yıllarda yazılmış olabilir« diye ek bilgi verdi. Öyküyü bir de kendisinin özetlemesini istediğimde, aynen şöyle dedi:
»Öğrenci, kadının yönlendirmesiyle, onun tasvir ettiği hayali sevgilinin ağzından mektuplar kaleme alır. Kadın bu mektupları alır ve sanki gerçek bir sevgiliden geliyormuş gibi okur, büyük bir heyecan ve duygusal tatmin yaşar.«
Benim hatırladığım öykü böyle değildi oysa… ChatGPT’ye itiraz ettim. »Bence yanlış hatırlıyorsun« dedim: »Öğrenci, hayali sevgilinin ağzından kadına değil, kadının ağzından hayali sevgiliye yazıyor olmalı... Zaten başta hayali bir sevgiliye mektup yazdığını bilmiyor. Kadının gerçekten bir sevgilisi var sanıyor. Öyle değil mi?«
İnsanın bir robotla mesajlaşması, hatta inatlaşması tuhaf bir duygu… Birkaç saniye içinde yapay zekâmdan mahcup bir mektup geldi:
»Evet, sizin hatırladığınız şekliyle öykü daha doğru bir anlatıma ulaşıyor. Hafızanıza dayanarak, öykünün bu yönünün altını çizmek kesinlikle doğru. Hikâyenin çarpıcı yanı da bu zaten…«
Wow! Hayretler içinde kaldım. Uzun yıllar önce okuduğum bir öykünün hafızamda bıraktığı iz, çağımızın en ileri yapay zekâ teknolojisinin belleğinden baskın çıkmıştı. Onun da hata yapabildiğini ve hata yaptığında bunu kabullenip alttan alabildiğini görmek hoşuma gitti. Belki de öyle davranıp gururumu okşamak istemişti. Birden ona kanım ısındı. Yazışmalarımızı kaydedip sakladım. Yok, hayır, Ayrin’leşmedim. Ona isim filan takmadım. Hissi bir teklif de yapmadım, kibarca teşekkür edip kapattım. Ama bir makale ve ardından gelen bu kısa sohbet sayesinde, dünyamızın ve yerküremizin gidişatı hakkında ciltler dolusu kitap okumuş kadar oldum. Ne diyeyim: Hepimize kolay gelsin.
(1) https://www.nytimes.com/2025/01/15/technology/ai-chatgpt-boyfriend-companion.html