CAN DÜNDAR’IN TİYATRO SÜTUNU #26

CAN DÜNDAR’IN TİYATRO SÜTUNU

 Lesen Sie hier die redaktionell leicht bearbeitete deutsche Version.

DÜNYANIN EN ÇOK HAKARET EDİLEN LİDERİ

    Almanya Cumhurbaşkanlığı’na yeniden seçilen Frank-Walter Steinmeier, teşekkür konuşmasında, partiler üstü olacağını, ama demokrasi söz konusu olduğunda tarafsız kalmayacağını söyledi, »Demokrasiyi hedef alan, karşısında beni bulacak« dedi.
    Aslında 3,5 yıl önce, demokrasiyi hedef alan birini, karşısında bulmuştu. Erdoğan’ı Bellevue’de ağırlarken, »Türkiye’den endişe verici oranda çok sayıda insan, artan baskıdan kaçarak bize sığınıyor« demiş, Türkiye’de tutuklu olan gazeteciler, sendikacılar, hukukçular, entelektüeller, siyasetçiler için duyduğu endişeyi dile getirmişti. 
    Erdoğan, gezi dönüşü »Şık olmadı« diyerek tepki göstermişti.
    Türkiye’de herhangi biri, Steinmeier’in söylediklerini söyleyip Erdoğan’ın bir baskı rejimi kurduğunu dile getirse, sabahına polisi kapısında bulur. Çünkü Türk Cumhurbaşkanı, bu konularda aşırı alıngan… En ufak eleştiriyi, hakaret sayıyor.
    Son verilere göre Erdoğan’ın görev döneminde 160 bin kişiye »Cumhurbaşkanı’na hakaret« suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Bunlardan yaklaşık 40 binine dava açıldı. Yaklaşık 4 bin kişi hakaretten mahkûm oldu. 2600’ü hapse girdi.
    Bu, Erdoğan’a, »dünyanın en çok hakaret edilen lideri« unvanını bahşediyor. 
    Türkiye’de kendisine bu konu sorulamıyor, en son 2021’deki ABD gezisinde CBS muhabiri bu rekor sayıdaki davanın nedenini sorduğunda, »Siz de buna inanıyorsunuz, öyle mi? Sizi de aldatıyorlar« cevabını vermişti. (»Yani yalan söylemişti« desem, yeni bir davam olacak.)
    
***

    Hangi ifadelerin »Cumhurbaşkanı’na hakaret« kabul edildiğine dair örnekler verelim:
    Mesela ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, »Memleketi seviyorsa, servetini Türkiye’ye getirsin« dedi diye 2 milyon liralık bir davayla karşılaştı.
    Bir başka muhalefet lideri olan Selahattin Demirtaş, »Erdoğan hatalarını kabul etmek yerine, ölüme, kana, gözyaşına sebep oluyor« dedi diye kendini mahkemede buldu.
    Bir mizah dergisi, onu değişik hayvan kılıklarında çizdiği için cezalandırıldı; o karikatürleri mezuniyet töreninde taşıyan öğrenciler de hakaret suçlamasıyla yargılandı.
    Sanatçı Zuhal Olcay, Erdoğan’ı bir el işaretiyle hatırlattığı için, gazeteci Hüsnü Mahalli ona »diktatör« dediği için, tıp kökenli film yönetmeni Mustafa Altıoklar ona »narsistik kişilik bozukluğu« teşhisi koyduğu için mahkûm oldu.
    Ben, Erdoğan hakkında savcılık tutanaklarına geçen rüşvet ve yolsuzluk kayıtlarını yayınladığım için Cumhurbaşkanı’na ve oğluna hakaretten ceza aldım.
    Gazeteci Onur Erem, Google’da »katil« ve »hırsız« kelimelerini aratınca sistemin araştırmacılara, otomatik tamamlama özelliğiyle »Erdoğan« ve »AKP«yi önerdiğini yazdı; 11 ay 20 gün hapis cezası aldı. Google’a henüz dava açılmadı.
    Antalya’da bir dilenci, Cumhurbaşkanı’na küfretmekten yargılandığı duruşmada, »Eşimin amcasının oğlunun adı da Erdoğan; ben Başkan’a değil, ona küfrettim« diyerek cezadan kurtulabildi.
    Erdoğan Corona kaptığında Twitter’da »#Helva« (Türkiye’de ölenlerin ardından yapılan tatlı) hashtag’i açanlara soruşturma başlatıldı.
    En son Ocak ayında gazeteci Sedef Kabaş bir televizyon kanalında dile getirdiği Çerkes atasözü nedeniyle sabah polisi kapısında buldu. Tutuklanmasına neden olan atasözü şuydu:
    »Öküz saraya çıkınca kral olmaz. Ama saray ahır olur.«
    Kabaş hala hapiste ve sırf bu cümle nedeniyle hakkında 12 yıl 10 ay hapis cezası isteniyor.

***

    Bu hakaret davaları, Türkiye’de ifade özgürlüğünün önünde büyük bir engel haline geldi. İşin ilginç yanı, Erdoğan’ın, kendi yurttaşlarının ağzından çıkan her eleştiride bir hakaret görürken, kendisine açıkça hakaret eden kimi dünya liderlerine gösterdiği hoşgörü…
    Bunlardan biri olan, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile defalarca buluştu, dostça konuştu Erdoğan… Oysa eski bir komedyen olan Zelenski, 2018’deki bir sahne gösterisinde Erdoğan’dan »bıyıklı hamamböceği« diye söz etmişti. Şovda Erdoğan’ın uzun görev süresi ve eleştiri hassasiyeti de dile getirilmiş, »Bizi hapse atacaklarını mı sanıyorsunuz? En fazla 300 kırbaç cezası verirler« denilmişti.
    Türkiye’de Erdoğan’a hakaretten cezaevlerine giren ya da mahkemelerde sürünenler, Zelenski’nin hakaret dolu şovunu Internet’ten izlerken, Erdoğan’ın bu sözleri sineye çekmesini hayretle karşıladılar.
    Daha ağırını sona sakladım:
    2016’da Alman komedyen Jan Böhmermann, Erdoğan hakkında ekranda okuduğu şiir nedeniyle hedef haline gelip Merkel de Türkiye’nin soruşturma talebine olumlu yanıt verince İngiltere'de yayımlanan The Spectator dergisi, »Recep Tayyip Erdoğan'a Hakaret içerikli Şiir Yarışması« düzenlemişti. 
    O yarışmayı kim kazanmıştı biliyor musunuz?
    Boris Johnson... 
    Londra’nın o zamanki Belediye Başkanı, yarışmaya 5 mısralık bir şiirle katılmış ve Erdoğan’a hakarette birinci olarak 1000 sterlinlik ödülü kazanmıştı.
    Spectator yazarı Douglas Murray, sonucu açıklarken yarışmaya »daha iyi ve daha müstehcen« eserlerin de gönderilmesine rağmen ödülü neden Johnson’a verdiklerini şöyle izah etmişti:
    »Benim için, bir İngiliz siyasi liderin çıkıp, İngiltere'nin Ankara'da halife olduğu varsayılan bir kişiye boyun eğmeyeceğini göstermesi harika bir şey... Erdoğan, Türkiye'de muhaliflerini hapse atabilir. Almanya Başbakanı Merkel, ülkesinde Erdoğan'ı eleştirenleri hapse atabilir. Ancak biz İngiltere'de özgürce yatıp kalkıyoruz. Hiçbir yabancı otoritenin bize, neyi nasıl düşünebileceğimizi veya ifade edebileceğimizi söylemesine ihtiyacımız yok. Hiçbir yargıcın (özellikle de bir Alman yargıcın) neyi eğlenceli bulabileceğimiz konusunda bize talimat vermesine de ihtiyacımız yok.«
    Erdoğan, Johnson’ın ağır hakaret yüklü şiirine ne tepki verdi dersiniz?
    Şiirin yayınlanmasından 4 ay sonra, Boris Johnson’u İngiliz Dışişleri Bakanı sıfatıyla Türkiye’de ağırladı; birlikte gülümseyerek fotoğraf çektirdi.
    Buradan da anlaşılıyor ki, Türk Cumhurbaşkanı için hakaretin içeriğinden ziyade, hakaret edenin kimliği önemli… Hakaret eden, kendisi için önemli ya da diş geçiremeyeceği biriyse, en ağır hakareti bile sineye çekebilecek bir hoşgörüsü var. 
    Bunu söylemek hakaret sayılır mı acaba?